Yeni Üyelikte %10 İndirim. Hemen Üye Olun >

Anasayfa > Herend Blog

Kahve kokusu eşliğinde kısa bir zaman yolculuğu…

Kategori: Faydalı Bilgiler  |  Tarih: 28 Mayıs 2020


Birçok şehrin merkezinde bedestenler, hamamlar, zanaatkârlar ile esnafın dükkânlarından oluşan ve şehrin kalbi kabul edilen bir yer vardır. Şehrin kalbine yaklaştığınızı taze çekilmiş kahve kokusundan anlarsınız. Daracık bir dükkanın içinde, çaylar, baharatlar ve şifalı otların arasında kavrulup öğütülen kahvenin kokusu tüm sokaklara yayılır. Kokuyu duyan herkes ihtiyacı olsun olmasın bir parça taze kahve alma isteği duyar.

Kahve, insanları tadından önce kokusuyla cezbetmiştir. Hikâyeye göre, MS 600’lü yıllarda bir çobanın keçileri sayesinde keşfettiği kahve meyvesinin tadına bakan keşifler acı olduğu gerekçesiyle ateşe atarlar, fakat meyveler yandığında çıkan koku ilgilerini çeker, kavrulmuş meyvelerden bir içecek demlerler. Tesadüfen keşfettikleri bu içecek o kadar lezzetlidir ki onu Tanrı’nın hediyesi olarak kabul ederler. (1)

Çarşı alışverişi yorgunluğunu taze çekilmiş bir fincan kahve ve bir bardak soğuk su kadar hiçbir şey alamaz. Türk kahvesi kültürü birkaç sayfalık metinle özetlenemeyecek kadar eski ve çok yönlü bir kültür. Konu başlığını KAHVE diye atarsak oturup kitap yazmamız gerekir ki kahve ile ilgili zaten halihazırda yazılmış yüzlerce cilt kitap var.

En kısa özetiyle, 1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından İstanbul’a getirilen kahveyi Türkler farklı bir yöntemle hazırlandığı için Türk kahvesi adını alıyor. (2)

Herend Porselen markası olarak işimiz gereği elbette, kahvenin hazırlanma yöntemi ya da lezzetinden çok servisi ile ilgiliyiz. Tadı sert (özellikle sade içildiğinde), etkisi canlandırıcı olan Türk kahvesi, standart olarak küçük miktarlarda (espresso gibi) servis edilir. Türk kahvesi fincanı yaklaşık olarak 65 ml’dir.

Çin’de porselenin, Doğu Afrika’da kahvenin keşfi tarihsel olarak aynı döneme (MS 600) rast gelse de porselen öncelikle çay servisinde kullanılmış. Kahvenin porselenle buluşması ise, Sultan III. Ahmed döneminde (1703-1730) Avrupa ile kurulan politik ilişkiler sayesinde porselenin Osmanlı Sarayı’na girmesinden sonra gerçekleşmiş.

Padişahlara, sultanlara, vezirlere ya da imparatorluk elçilerine kahve servisi yapıyorsanız sunumunuz elbette kusursuz olmalı. Bakır cezveler ya da korumalıklar içinde közde pişirilip dumanı üstünde servis edilen kahvelere güllü, narlı nefis lokumlar eşlik etmeli.

Kahve fincanı zaman içinde fonksiyonel ya da estetik bir nesne olmaktan çıkıp kültürel bir anlama sahip oluyor. Porselenin inceliği, fincanın formu, tasarımı ve desenlerinin yanı sıra aileler nezdinde fincan takımları yıllar içinde paha biçilmez manevi değerler kazanıyor. Eski bir eşyanın antika değerinden söz etmiyoruz, bir ailede atalardan torunlara yadigâr kalan kırılgan bir eşyanın manevi değerinden söz ediyoruz.

200 yıla yaklaşan tarihi boyunca kraliyet aileleri dahil olmak üzere birçok soylu ailenin mutfağına girmeyi başarmış Herend Porselen nesiller boyu özenle korunup kullanılacak zarafet ve değerde porselenler üretiyor. Ayrıca müşterilerimiz yıllar önce aldıkları her hangi bir ürünün kaybolan ya da kırılan parçasını sipariş vererek yeniden sahip olma şansına sahipler.

Büyük annelerinden kalan takımların eksik parçalarını tamamlamak üzere bize sipariş veren müşterilerimizden biliyoruz ki bu eşsiz takımları çocuklarına eksiksiz aktarmak onlar için çok önemli. Çünkü aile yadigârları aile tarihinin sessiz tanıklarıdır ve anılar kadar özenle korunmalıdır.

(1)(2) Nurten Bengi Aksoy, “Keçilerden Keşişlere, Bach’tan Pierre Loti’ye Kahvenin Bugüne Geliş Hikâyesi”

 Nurten Bengi Aksoy, “Keçilerden Keşişlere, Bach’tan Pierre Loti’ye Kahvenin Bugüne Geliş Hikâyesi”